Yeşilçam - Beyazperde - Nostalji Sinema - Siyah Beyaz - Renkli - Türk Filmleri

Yeşilçam - Beyazperde - Nostalji Sinema - Siyah Beyaz - Renkli - Türk Filmleri (http://www.xvidheaven.com/)
-   Anılardan Silinmeyenler (http://www.xvidheaven.com/anilardan-silinmeyenler/)
-   -   Türk Sinemasında ilkler (http://www.xvidheaven.com/anilardan-silinmeyenler/4359-turk-sinemasinda-ilkler.html)

birdost 02-13-2009 04:56 PM

Türk Sinemasında ilkler
 
Türk Sinemasında ilkler

Sinema gösteriminin yapıldığı ilk mekan: Yıldız Sarayı (1896).
Sürekli film gösterilen ilk salon: Cinema Pathe (Beyoğlu’nda, Sigmund Weinberg tarafından 1908’de açıldı).
İlk tarihsel film denemesi: Alemdar Vakıası Yahut Sultan Selim-i Salis (yarıda kaldı).
İlk Türk filmi: Ayastefanos’taki Türk Abidesinin Yıkılışı (1914, Fuat Uzkınay).
Konulu ilk Türk filmi: Himmet Ağa’nın İzdivacı (1916, Sigmund Weinberg. Weinberg’in yarıda bıraktığı bu filmi Fuat Uzkınay tamamladı).
Yurt dışında çevrilen ilk Türk filmi: Koruyan Ölü (1917).
Yurtdışına satılan ilk Türk filmi: Binnaz (1919).
Sansür uygulanan ilk Türk filmi: Mürebbiye (1919).
İşletmeciliğini Türkiye’nin yaptığı ilk sinema, 19Mart 1919’da Cevat Bayer ve Murat Beyler tarafından açıldı.
Türk sinemasındaki ilk vamp kadın: Madam Kalitea (Mürebbiye).
İlk güldürü tipi: Bican Efendi Vekilharç tiplemesi (Gerçekleştiren: Şadi Fikret, 1921’de).
İlk özel prodüksiyon şirketi: Kemal Film (1922).
İlk polisiye film: İstanbul’da Bir Facia-yı Aşk (1922, Muhsin Ertuğrul).
Çekim aşamasında tutucu grupların saldırısına uğrayarak taşlanan ilk film ekibi: İstanbul’da Bir Facia-yı Aşk filminin ekibi (1922, Muhsin Ertuğrul).
Özgün senaryolu ilk Türk filmi: İstanbul'da Bir Facia-yı Aşk (1922, Muhsin Ertuğrul).
Türk sinemasında boy gösteren ilk kadın aktris: Bedia Muvahhit.
Türk sinemasında ilk yarışma, Cumhuriyet Gazetesi ile İpek Film’in ortaklaşa düzenledikleri “Senaryo Müsabakası”dır. (Şevket Süreyya Aydemir yarışmada birinci gelmiştir).
İlk şarkılı film: İstanbul Sokaklarında. (Semiha Berksoy) (1931, Muhsin Ertuğrul).
Operet türündeki ilk film: Karım Beni Aldatırsa (M.Ertuğrul & Nazım Hikmet).
İlk sesli Türk filmi: İstanbul Sokaklarında (1931, Muhsin Ertuğrul).
İlk ortak yapım: İstanbul Sokaklarında (1931, Muhsin Ertuğrul).
İlk seslendirme stüdyosunu İpekçi Kardeşler Nişantaşı'nda açtılar (1932).
Türkiye güzeli seçildikten sonra sinema oyunculuğuna geçen ilk güzel: Feriha Tevfik.
Venedik Film Festivali’nde “Onur Diploması” kazanan ilk yönetmen: Muhsin Ertuğrul (Leblebici Horhor Ağa {1934} filmiyle. Dikran Cuhaciyan’dan senaryolaştıran: Nazım Hikmet).
Türk sinemasında kamera karşısına çıkan ilk çocuk oyuncu: Ergun Köknar (1934, Aysel Bataklı Damın Kızı, Muhsin Ertuğrul).
Şarkıcı-oyuncu modasını başlatan ilk film: Allah'ın Cenneti (Muhsin Ertuğrul). Münir Nurettin Selçuk rol almıştır.
Türkiye’deki ilk sansür yönetmeliği Benito Mussolini'nin sansür yasasından esinlenilerek hazırlandı ve 1939’da yürürlüğe girdi.
İlk üstün yapım denemesi: Bir Dağ Masalı (1947).
İlk film festivali “Yerli Film Yapanlar Cemiyeti” tarafından 1948’de düzenlendi. Unutulan Sır adlı film en iyi film seçildi. En iyi kadın oyuncu ödülünü Nevin Aypar, en iyi erkek oyuncu ödülünü ise Kadri Erdoğan kazandı.
Türk sinemasında oyuncular sigorta kapsamına ilk kez Barbaros Hayrettin Paşa filminde, İpek Film Şirketi tarafından alındı (1951).
Dergi yarışması sonucu Türk sinemasına gelen ilk oyuncular: Ayhan Işık, Belgin Doruk ve Mahir Özerdem.
Sinemasal anlatımın ilk örneği ve ilk çağdaş Türk polisiyesi: Kanun Namına (1952, Lütfi Ö. Akad).
Türk sinemasının bir kaza sonucu yanan ilk film: Deniz Kızı.
İlk renkli Türk filmi: Halıcı Kız (1953, Muhsin Ertuğrul).
İlk Kurtuluş Savaşı filmi: Ateşten Gömlek.
Berlin Film Festivali’nde büyük ödül Altın Ayı’yı kazanan ilk Türk filmi: Susuz Yaz. (1964, Metin Erksan) 1964’te festivalin jüri üyelerinden bazıları şöyleydi: Anthony Mann (jüri başkanı, yönetmen), L. Demare, R. Todd ve G. Tzavellas.
Gazete ilanıyla sinemaya geçen ilk oyuncu: Neyyire Neyir.
Köy konulu ilk Türk filmi: Beyaz Geceler (1965, Lütfi Ömer Akad).
“Sansür Kurulu” tarafından yasaklanan ilk Türk filmi: Aşık Veysel’in Hayatı (Metin Erksan).
Türk sinemasındaki ilk jön tipi: Suavi Tedü.
İlk masal film: Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler (1970).
Sinema tarihinde cezaevinde film çeken ilk ve şimdilik tek yönetmen: Yılmaz Güney.
Sinemamızda tele objektifin kullanıldığı ilk film: Umutsuzlar (1971, Yılmaz Güney).
Cannes Film Festivali’nde büyük ödül Altın Palmiye’yi kazanan ilk Türk filmi: Yol. (1982, Şerif Gören ve Yılmaz Güney) Yol, Altın Palmiye’yi Constantin Costa-Gavras’ın The Missing (Kayıp) filmiyle paylaşmıştı. 1982’de Cannes’ın jüri üyelerinden bazıları şöyleydi: Giorgio Strehler (jüri başkanı, sanatçı), Jean-Jacques Annaud (yönetmen), Sidney Lumet (yönetmen), Gabriel Garcia Marquez (yazar) ve Geraldine Chaplin (oyuncu).
Berlin Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanan ilk Türk aktör Tuncel Kurtiz (1986, Kuzunun Gülümseyişi).
Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan ilk Türk filmi: Uzak (2003, Nuri Bilge Ceylan).
Cannes Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanan ilk aktörler: Muzaffer Özdemir ve Mehmet Emin Toprak (2003, Uzak)
Filme alınan 400’ün üzerinde senaryo yazarak Guinness Dünya Rekorlar Kitabı’na giren ilk Türk senaristi: Safa Önal (2005).



TÜRK SİNEMASI'NDAN ANILAR

Milliyetçi yıkım :

Fuat Uzkınay'ın kızı Mutena Uzkınay, 14 Kasım 1989 tarihli Hürriyet Gazetesi'nde, İlk Türk Filminin çekimini şöyle anlatıyor: ‘1876 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Rusların diktikleri Ayastefanos Anıtı'nı, İttihat ve Terakki Fırkası yıkma kararı aldı. Yıkımı bir Avusturya şirketi filme almak istiyordu, ancak bir Türkün filme alması istendi. Göreve babam uygun görüldü. Avusturya şirketinin kameramanı Mordo, babama alıcıyı kullanmasını öğretti ve ilk Türk filmi çekilmiş oldu. Dinamitle yıkılan anıtın çekiminde babamı ve kamerayı bir yere bağlamışlar zarar görmesin diye. Buna hep gülmüşümdür.''


Yüksek maliyetli testi :

Türk sinema tarihinin ilk konulu filmlerinden biri olan Binnaz, kontrollü bütçeyle çekilen bir film. Cemil Filmer ‘Hatıralar’ adlı kitabında çekimlerle ilgili anısını şöyle anlatıyor. ‘‘ Yapımcılığı üstlenen Malul Gaziler cemiyeti, masrafları kısmak için bir memur görevlendirmişti. Bir sahnede evin beyinin karısına sinirlenerek sürahiyi aynaya doğru fırlatıp ikisini birden parçalaması gerekiyordu. Memur itiraz etti. Ahmet Fehim 'Kuzum efendim, cam sürahi yerine, toprak testi kullanırız, ayna yerine pencereden dışarı fırlar, olur biter.' dedi. Görevli bu sefer 'O zaman dekorun gerisinde biri dursun da testiyi düşmeden yakalasın' demez mi?''


İlk sansür :

Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın romanından sinemaya aktarılan ‘Mürebbiye’nin (1919) Türk sinema tarihindeki yeri çok farklı. Fotoğrafta görülen Madam Kalitea (üstte), filmlerinde aileleri parçalayan vamp oyuncu... Mürebbiye'de canlandırdığı Anjel, Paris'ten İstanbul'a birlikte geldiği sevgilisinden ayrıldıktan sonra İstanbullu bir ailenin yanına mürebbiye olarak girip ailenin üç erkeğini baştan çıkarıyor. Filmi seyreden işgal makamları 'Anjel'in şahsında işgalciler küçük düşürülüyor' diyerek filmin İstanbul dışında gösterilmesini yasaklıyorlar. Böylelikle Mürebbiye de Türk sinema tarihinin ilk sansürlü filmi oluyor.

Alıntıdır..

RatyaPonec 02-15-2009 05:42 PM

Yeşilçam'dan ANILAR
 
Münir Özkul Dolmuşta

Münir Özkul, Ayhan Işık'ın cenaze namazına gitmek için dolmuşa binmiş.
Camiye yaklaştıkça başı sonu belli olmayan bir kalabalıkla karşılaşmış.
Öyle bir kalabalıkmış ki Münir Özkul,
- Kalabalığa bak. Sevenlerinin bu kadar çok olduğunu bilmezdim.
Diye mırıldanmış.
Bunun üzerine dolmuş şoförü de
- Sen bir de kendi cenazeni gör abi demiş.

Ertem Eğilmaz film çekerken

Ertem Eğilmez, çok disiplinli, biraz da huysuz yönetmendi. Ama filmlerindeki mizah anlayışından yoksun değildi elbette. Tam tersine, müthiş esprisi olan bir adamdı.
Müjdat Gezen'in aktardığına göre, bir gün Eyüp sırtlarında film çekiyorlardı. Sette işlerin en civcivli anıydı. Giyimi kuşamı düzgün, meraklı bir adam, kamerayı işaret ederek, Ertem Bey'e sordu:
- Beyefendi, şu delikten ben de bakabilir miyim?
Yoğun iş arasındaki bu istek, Ertem Eğilmez'i çok kızdırdı. Ünlü yönetmen, bilinen tiz, parazitli ses tonuyla adama bağırdı:
- Kimsiniz beyefendi, çalışırken niçin araya giriyorsunuz?
-Efendim ben doktorum. Daha doğrusu jinekologum. Sinemaya çok meraklıyım. Kameradan bakmak istiyorum.
Eğilmez, meraklı jinekologa öyle bir yanıt verdi ki, sette sıkı disipline karşın büyük bir kahkaha tufanı patladı:
- Beyefendi, siz muayenehanenizde çalışırken ben gelip 'Bakmak istiyorum' desem kabul eder misiniz?.


Murat Soydan saçına Meç yaptırırsa

Yıl, 1970... Türkan Şoray ile Murat Soydan 'Bülbül Yuvası' adlı bir filmde oynuyorlardı...
Filmde rol icabı Murat Soydan'ın saçlarına 'meç' yapılması gerekiyordu. Soydan bunun kolay bir şey olduğunu düşünerek kuaförün yolunu tutuyordu.
Kuaföre nasıl bir meç istediğini anlattıktan sonra da koltuğuna kuruluyordu. Aradan birkaç saat geçtikten sonra canı sıkılmaya başlıyordu.
İşin hiç de öyle kolay olmadığını anlıyordu sonunda. Başını soktuğu aletten sıkılıyor, sonra yavaş yavaş fenalık geçirmeye başlıyor ve en sonunda bayılıyordu. Hemen makineden çıkarıp, eline yüzüne kolonya döküyorlardı, ayıltmaya çalışıyorlardı.
Murat Soydan iyice ayılıp kendine geldikten sonra bir daha böyle bilmediği işlere girmeyeceğine dair yemenler ediyor 'Bu kadınlara Allah sabır versin. Her hafta bu işkenceye dayanılır mı?' diyordu.

İzzet Günay'ın burnu nasıl kırıldı

Filmin adı ''Çifte Nikah''tı. Yönetmeni ise Hulki Saner. O günleri hiç unutmuyor İzzet Günay. Filmin çekildiği yeri bile hatırlıyor...
Bir söyleşisinde ''Şimdi Erler Film''in olduğu Nişantaşı''ndaki Kodaman Sokak''ta Ant Film Platosu vardı'' diyor. ''Orada çekiliyordu film''.
Nasıl unutsun ki, o film yüzünden burnu kırılmıştı ünlü sanatçının. Peki nasıl mı? Sadri Alışık kırmıştı. Tabii ki bir kaza olmuştu, yanlışlıkla vurmuştu.
Filmin bir bölümünde Sadri Alışık''la İzzet Günay''ın kavga sahnesi vardı. Sadri Baba yumruk atacaktı İzzet Günay''a. Günay''ın, yumruk savrulduğu anda kafasını geriye doğru çekmesi gerekiyordu.
Ancak biraz geç kalmıştı bu hareketi yapmakta. Ve şiddetli bir yumruk yemişti Sadri Alışık''tan. Derken burnundan boşanan kan ve kırılan burun kemiği. Hemen hastaneye kaldırılıyordu ve ilk müdahale yapılıyordu. O günden sonra İzzet Günay ne zaman burnunu sıvazlasa aklına Sadri Alışık geliyor

Cüneyt Arkın şarkıcı olursa

Dönemin ünlü yıldızları 1970''li yılların başında birer birer sahneye transfer olmaya başlamışlardı...
Öncelikle oyuncular, sinemadan bir yılda kazandıklarını, sahnede bir ayda kazanmaya başlamışlardı.
Sonraları adeta gelenek haline geldi sinemadan sahneye transfer olayı. Üstelik, kadın veya erkek fark etmiyordu. Ünlü bir film yıldızı olmak, sahneye transfer için yeterliydi.
İşte bu ünlü sanatçılardan birisi de Cüneyt Arkın''dı. 1980 yılının Ağustos ayında ilk kez İzmir Fuarı''nda sahneye adım atmıştı. Tabii ilk günler yoğun ilgi görmüştü ünlü sanatçı.
Ancak bu olay yani, ünlü film yıldızlarının sahneye çıkması o güne değin sıkça yaşandığından kamuoyu tarafından oldukça kanıksanmıştı. Cüneyt Arkın biraz geç kalmıştı. Yine de ilk günler iş yapmıştı.
Ne var ki daha sonraları sahne için uygun olmadığı ortaya çıktı ünlü sanatçının. Sahneye birbirinden güzel altı kızla çıkmasına rağmen halkın ilgisi giderek azalıverdi. Bu durum ise hem Arkın''ı hem de gazino patronlarını huzursuz etmeye başladı.
Sonuçta sahne sevdasından vazgeçmek zorunda kaldı Cüneyt Arkın. Kendisi çok iyi bir sinema sanatçısıydı ve öyle kalacaktı. Daha sonraları ne kadar ısrarlı tekliflerle karşılaştıysa da ilk denemesinden sonra bir daha sahneye çıkmayı kesinlikle reddetti.

Filiz AKIN bıçaklandı

Yeşilçam''ın birçok ünlüsü gibi Filiz Akın da uymuştu modaya. Sinemadan sahnelere transfer olan sanatçılar kervanına katılmış, üstelik oldukça da başarılı olmuştu bu alanda...
Sevdiği sanatçıyı, sahnede ve daha yakından görmek isteyen halk kitleleri, gazinoya hücum ediyor, hınca hınç dolduruyorlardı salonları. Bu açıdan, gazinocuların bir nevi can simidiydi Filiz Akın.
Sahnelere transfer olmasının üçüncü yılında yani 1979''da İzmir Fuarı''nda programa çıkıyordu ünlü sanatçı. Çalıştığı gazinonun bahçesi her akşam tıklım tıklım doluydu. Adeta Fuar''ın bombasıydı.
Ancak sıcak bir Eylül günü hiç beklemediği bir olay geliverdi başına. Bıçaklanmıştı... Akşamüzeri kaldığı Efes Oteli''ne girerken, eli bıçaklı bir zorbanın saldırısına uğramış ve baldırlarından yaralanmıştı.
Zait Hiçyılmaz adındaki saldırgan ise kaçamadan kıskıvrak yakalanmıştı. Yapılan ilk sorgulamasında Filiz Akın''a aşık olduğunu, yüz bulamayınca da bıçakladığını söyleyen saldırgan, ardından ifade değiştirmiş, o dönemin ünlü babalarından Mehmet Nabi İnceler''in kendisini azmettirdiğini söylemişti.
İddialar çeşitliydi. Kimisi İnci Baba adıyla tanınan Mehmet Nabi İnceler''in Filiz Akın''a aşık olduğunu, ünlü sanatçıdan aşkına karşılık alamayınca da onu bıçaklattığını söylerken, kimileri ise gazino dünyasındaki çekişmeleri sebeb olarak gösteriyordu. Sebeb oydu veya buydu. Olan Filiz Akın''a olmuş, bacağından yaralanmıştı.
Neyse ki çok ucuz atlatmıştı bu talihsiz olayı. İlk müdahalesi hemen yapılmış, korkulacak bir şey olmadığı söylenmişti ünlü yıldıza. Bunun üzerine aynı gece yaralı bir halde sahneye çıkan Filiz Akın, gözleri yaşlı olarak yaptığı konuşmayla da bütün izleyenlerini ağlatmıştı.

Jet rejisör Çetin İnanç anıları Vol.1

150 civarında filmle Türk Sineması `nda en çok film çeken yönetmenlerden biri olan Çetin İnanç , `Jaws ` ve daha sonra çekilmiş olan `Waterworld `ün karışımı havasındaki filmi `Çöl `ü` anlatıyor.
"1983`te çektiğimiz Çöl `ün afiş hikayesi komiktir. Filmin asıl adı Mavi Çöl . Cüneyt Arkın daha önce kazık yediği adamlardan intikam almak için motoruyla yola çıkıyor, ama bunlar da büyük bir mafyanın adamlarıymış, acayip bir kaçma kovalama başlıyor.Bir ara bir gemiye sığınıyor, ama kaptanı onu mafyaya ihbar edince denize atıyorlar adamı. Elinde bir tahta parçasıyla uçsuz bucaksız denizin ortasında yapayalnız kalıyor adam. Karşısına bir de köpekbalığı çıkıyor, bir de onunla dövüş. Köpekbalığının kafasını maket yapmıştık. Ağzına bir kriko koyduk, o şekilde karşısına çıkan canlıyı yutacak. Maketi çalıştıracak adam `Abi ben yüzme bilmem` deyince, ben girdim köpekbalığının içine hallettik. Yıllar sonra bir avcı arkadaş geldi, `Geri sardım izledim, siz maket kullanmışsınız` dedi. Sanki anlamak için ileri geri sarmak şart
Adam Jaws yapıyor, hakiki balığa mı ısırttırıyor milleti, oyuncu köpekbalığı mı bulacaktık?
Tamam, maket dört dörtlük değil; bizim Muammer köpükten bir şeyler yapmış, kendi cebinden para verip boyamış bir de, daha ne.

Jet rejisör Çetin İnanç anıları Vol.2

"Uzay yolu diye bir dizi oynuyor ve çok seyrediliyor. Cüneyt beyle oturduk dedik, ya Uzay Yolu çok tutuldu oturalım Uzay Yolu gibi bir film yapalım. Teknoloji bu kadar ileri değil. 2300 yılının filmini yaptık. Şimdi diyorlar ki, filmi seyrediyoruz gülüyoruz. Yaa niye gülüyorsun kardeşim? Ee, sen 300 sene sonra yaratıkların nasıl olacağını biliyor musun? İnsanlar belki sinek gibi dolaşacak. Önemli olan hayal. Biz Ürgüp'e gittik. Bir uzay resimliycez. 300 yıl sonranın kara parçasını nerde çekicez? Bütün turistler geliyor Ürgüp'e hayran kalıyor. Aya giden astronotların çekilmiş filmlerini izliyoruz. Ürgüp ay gibi öyle diğ mi? İşte Ürgüp'te çekmemizin sebebi bu. Eleştirmenler Ürgüp'e uzay filmini yakıştıramıyorlar. Sanki biz uzaylılar gelicekte Ürgüp'te yaşıyacağın filmini yapmışız. Dekor yapmamıza imkan yok, gitmiş orda yapmışız. Zaten bir fırtına oldu bütün dekorları sel götürdü. Yenisi için çok para lazım. Seyirciye anlatmak için İtalyan filmi ve yıldız savaşlarından sahneler aldık. Cüneyt dedi, 'Yaa abi farkına varırlar', varsınlar abi. Benim ne yaptığımı anlayacaklar sonra. Oradan parçalar almamın sebebi, Türk seyircisine maliyet parasını kimse vermedi. Ben Amerikan filmlerinden alıp koyuyorum. İleride görün Türk sineması ne zorluklarla yapıldı, demek istiyorum."
Cüneyt de aynı, Rambo da!

Öztürk serengil ve Ingmar Bergman

Öztürk Serengil, İsveç'te Ingmar Bergman'la birlikte bir programa konuk oluyor. Sunucu "Şimdi karşınızda dört film yaptığı halde bütün dünyanın tanıdığı bir sanatçı ile 227 filmde oynamasına rağmen kimsenin tanımadığı bir başka sanatçı var." Bergman afallayarak Serengil'e soruyor: "Pardon 227 film mi çevirdiniz, 227 fotoğraf mı çektirdiniz?".

Çok güzel ot biçiyon

48 Yıllık sinema hayatına sayısız anı sığdıran Türkan Şoray, komik olanlardan birini şöyle anlatır. «Çatalca taraflarında bir köyde film çekiyoruz. Sabahın beşinde yollara düşüyoruz, saat sekizde ot biçmeye başlıyoruz. Evet, üstümde soluk bir hırka, ayağımda şalvar, başımda yemeni harıl harıl ot biçiyorum... Tabii, birtakım aksaklıklar oluyor, sahne yeniden çekiliyor falan, O sırada yanıma köylü bir kadın yaklaşır.
- Kız, sen hangi köydensin, dedi.
Ben de İstanbul'dan gelirken içinden geçtiğimiz bir köyün adını verdim. Kadıncağız inandı. Konuşmasını sürdürdü:
- Çok güzel ot biçiyon. iyi iş yapıyon, bekâr mısın, demez mi? Ben, gülmemek için kendimi zor tutarak,
- Evet, bekârım, dedim.
- iyi, iyi, dedi kadın. Sende iş var, seni bizim oğlana alıverem bari!..»

(alıntı)

directorsulo 02-17-2009 06:08 PM

gerçekten çok hoş anılar, iki değerli paylaşım için de teşekkürler.

turkell 03-16-2009 03:20 AM

güzel ve nostaljik çalışmalar için teşekkürler arkadaşlar...

jupiter65 05-01-2009 07:26 AM

Türk sineması tarihini hep merak etmişimdir. Bu sitede aramadıklarımı bile bulabiliyorum. Teşekkürler.

kp_55 05-04-2009 09:14 AM

bu paylaştığınız bilgiler için sağolan

version 07-22-2009 09:39 PM

bu değerli çalışmayı bizlerle paylaştığın için çok teşekkür ederim

fatihi 07-23-2009 09:58 AM

ilk çekilen filmleri merak ettim acaba sitede varmı ilk çekilen filmlerde


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:46 AM .

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
LinkBacks Enabled by vBSEO 3.1.0